Bu dünyada tanık olabileceğiniz en ilginç ve çarpıcı seremonilerden biri, Etiyopya’da Hamer kabilesine mensup erkeklerin yetişkinliğe geçiş töreni kabul edilen ‘Ukuli Bula’. Yani ‘boğadan atlama’. İngilizcesi ‘bull jumping’.
Yüzyıllardır aynı şekilde yapılan bu töreni canlı izleme fırsatına sahip olursanız, bilin ki şanslısınız. Adeta bir belgesel programın içine düştünüz. Ancak olanları takip etmeniz ve seyrettiğiniz ritüellere anlam vermeniz, eğer önceden bilgi sahibi olmadıysanız, hemen hemen imkansız. Neler olup bittiğine boş gözlerle bakarsınız.
Bilgi sahibi olmak isterseniz de işiniz kolay değil, çünkü ‘boğadan atlama’ seremonisi hakkında Türkçe yazılmış, detaylı şekilde bilgi veren, güvenilir pek fazla kaynak yok.
Bu yazıyı işte bu yüzden yazıyorum. Birden fazla kez izlediğim ve her seferinde yeni bir şey öğrendiğim bu çok özel tören için kullanma kılavuzu olsun.
ETİYOPYA ‘ÖLMEDEN GÖRÜLECEK YERLER’ LİSTENİZDE OLMALI
Etiyopya Türk seyahatseverlerin hala pek radarında olmayan, fakat tez zamanda ‘ölmeden görülecek yerler’ listesinin en tepesine yerleşmesi gereken bir ülke.
Afrika’nın sömürgeleştirilememiş tek ülkesi olduğundan kendine özgü tarihi ve kültürel unsurlarını korumuş, müthiş zengin bir rota. Uzun imparatorluk geçmişi, Hıristiyanlık tarihi içindeki yeri, çok iyi korunmuş binlerce yıllık yapılarıyla beklenmedik şekilde görkemli. Dünya Mirası Listesi’nde tam 8 yer bulunuyor Etiyopya’dan. Lalibela, Aksum, Gondar ve Bahir Dar şehirleri şato, manastır, kilise, havuz ve dikilitaşlarla dolu. Simien Dağları ve Danakil Çukuru doğa harikaları. Omo Vadisi ise dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayacağınız, otantik kabilelere evsahipliği yapıyor.
Eski Osmanlı toprakları olması sebebiyle duygusal bağımızı da inkar edemeyiz Etiyopya ya da eski adıyla Habeşistan ile. O ‘yağmur yağarken camdan bakan Arap kızı’ nereden geldi sanıyorsunuz?
Hepsi bir tarafa, modern insanın doğduğu yer burası. 3,2 milyon yaşındaki ilk insansı (hominid) Lucy’nin fosili burada bulundu. Yani hepimiz Etiyopyalı’yız son tahlilde.
OMO VADİSİ VE KABİLELERİ
Etiyopya’nın güneybatısında, Kenya ve Güney Sudan ile sınır oluşturduğu bölgede bulunan, içinden geçen Omo Nehri’nden adını alan Omo Vadisi ise başlı başına ayrı bir ziyareti hak ediyor.
Omo Vadisi’nde 16 etnik grup yaşıyor. Yaklaşık 500.000 kişilik bir nüfusa denk gelen bu 16 kabileden bazıları modern dünyanın sunduğu temiz su, elektrik, hastane, okul, telefon gibi imkanlardan uzakta, yüzyıllar önceki ilkel şartları devam ettirdikleri bir yaşam sürüyor. Su nehirden sırtta taşınıyor, yemek odun ateşi üzerinde pişiyor. Ve çıplak geziliyor.
Bölgenin yaşam kültürü, özellikle son 10 yılda modern dünyayla temasın artması ve gelişen turizmin etkileri nedeniyle kaçınılmaz olarak ve hızla değişiyor.
HAMERLER KİMDİR, KİMLERDENDİR?
Hamerler rengarenk kıyafetleri, toprakla kırmızıya boyanmış saçları ve iddialı süslenme yöntemleriyle yüz metre öteden ayırdedebileceğiniz, kendine has ve ilgi çekici bir kabile.
Nüfusları 25 klana ayrılmış, yaklaşık 60 bin kişiden oluşuyor. Omo Vadisi’nin önemli yerleşim birimlerinden Turmi kasabası etrafındaki 4900 km2’lik alana yayılmış, ahşap kulübelerden oluşan irili ufaklı köylerde, sığır ve keçi sürüleri yetiştirip küçük tarımla uğraşarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Toprak sahipliği yok, her yer herkese ait.
Küçük yaşlardan itibaren hayvan gütmeye başlıyor, Omo Nehri kıyısında ağırlıklı olarak darı ve mısır yetiştiriyor, biraz da arıcılık yapıyorlar. Kadınlar evin çekip çevrilmesinden, çocuklardan ve keçilerden sorumlu. Erkekler ise sığırlar, arılar ve ekinlerden. Çok eşlilik var, erkekler birden fazla kadınla evleniyor. Bölgedeki diğer birçok kabilenin aksine, kadınlar sünnet edilmiyor ve evlilik öncesi seks serbest. Müzik ve dans hayatlarında önemli bir yer tutuyor.
Bazı internet sitelerinde Hamerler’in müslüman olduğuna dair yazılar okudum. Kesinlikle palavra. Misyonerlerin ziyaretlerinden nasiplerini almış olsalar da ne müslüman, ne de hıristiyanlar. Animistler.
BOĞADAN ATLAMA SEREMONİSİ NEDİR?
Boğadan atlama seremonisi bir Hamer erkeğinin hayatındaki en önemli olay.
Ergenliği geçmiş, yetişkin yaşlara gelmiş (yani 18-20 yaş civarı) bir Hamer erkeğinin evlenebilmesi için önce ailesini geçindirebilecek bir sürüye sahip olması gerekiyor. Çünkü sürü her şey demek. Sürü sahibi olmak içinse boğadan atlamış olmalı. Yani cesaretini, korkusuzluğunu ispat etmeli. Ancak ondan sonra ebeveynlerinin ona verdiği hayvanlarla kendi sürüsünü oluşturmaya başlayabilir. Ve evlenebilir, çocuk yapabilir, toplumsal statü kazanabilir.
Boğadan atlama geleneği Hamerler’in akrabası sayılan Benna ve Karo kabilelerinde de var.
PEKİ NEREDEN BULUP İZLEYECEĞİZ BU ‘BOĞADAN ATLAMA’ SEREMONİSİNİ?
Bu biraz seyahat zamanlamanıza, biraz da şansınız yaver gitmesine bağlı.
Törenler hasattan sonra, yani kaldırılan ekinler ihtiyaçlarla takas edilip biraz refaha çıkınca yapılıyor. Bir boğadan atlama törenine şahit olmak isterseniz, öncelikle seyahatinizi Eylül’den Şubat’a kadar olan döneme denk getirmelisiniz.
İkincisi, Turmi’de bir yerel rehber edinin. Boğadan atlama törenleri genellikle haftada bir, iki kere düzenleniyor. Rehber size ne zaman, nerede bir seremoni olduğunu, nasıl katılabileceğinizi ve ne kadar ücret ödemeniz gerektiğini söyleyecektir.
Evet, ücret ödeyeceksiniz. Hamerler üç günlük bu uzun seremoninin birkaç saatini turistlerin izlemesine ücret karşılığında izin veriyorlar. Yoksa öyle elinizi kolunuzu sallayarak gidip göremiyorsunuz. Turistlerden toplanan para sayesinde köy ahalisine yapılan ikramların masrafı karşılanıyor ve davetlilere artık duruma göre yemek, bira veya çay ikram ediliyor.
Elinizi kolunuzu sallayarak gidip görememenizin bir diğer sebebi, seremoninin yapıldığı yerin öyle ayak altı bir adres olmaması. Tören köylerde değil, bu iş için belirlenmiş ayrı bir alanda yapılıyor. Bazen kurumuş bir nehir yatağı, bazen bozkırın ortasında geniş bir tepelik olabiliyor bu yer. Tüm davetlileri, köy halkını ve izlemeye gelecek turistleri alacak büyüklükte bir alan seçiliyor. Bu yazıyı yazmadan üç ay önce izlediğim boğadan atlama töreninin yapıldığı yere gitmek için rehberim beni dakikalarca bozkırda yürütmüştü. Öyle ki, bir noktada artık kaybolduğumuzdan emindim. Ancak bir süre sonra uzaktan gelen borazanların sesini duymaya başladık. Rehberim olmasa oraya ulaşamazdım.
Her şeyi eksiksiz yapsanız ve doğru zamanda doğru yerde olsanız bile bazen töreni izlemeniz mümkün olmayabilir. Omo Vadisi’ne ilk gidişimde, (baba) George Bush ve 45 kişilik ekibi 7 helikopterle Turmi’ye gelip benim de katılmayı planladığım boğadan atlama törenini lokanta kapatır gibi kapatmışlardı. O gün bölgede bulunan hiçbir turist töreni izleyemedik. Hayat sürprizlerle dolu 🙂
EŞ, DOST VE AKRABALAR DAVET BEKLER.
Siz ve ben, törenin varlığını yerel rehberlerden öğrenmiş olabiliriz. Fakat kabiledeki eş, dost, akraba davet bekler. Bu görev de bizzat atlayacak gencin sorumluluğundadır. Törenden makul bir süre önce yürüyerek civardaki köyleri tek tek dolaşır ve ahaliye davetiye olarak üzerine düğüm atılmış, ağaç kabuğundan bir şerit verir. Her düğüm bir günü temsil eder. Toplam düğüm sayısı törenin kaç gün sonra yapılacağını gösterir. Seremoninin tamamı üç gün sürdüğünden düğüm sayısını karıştıranlar bile eninde sonunda doğru günü tutturur.
TÖREN ALANINA GELDİK. BU KALABALIKTA KİM KİMDİR?
Yüzlerce yerli kadın ve erkek, onlarca büyükbaş hayvan ve eser miktarda turistin oluşturduğu kalabalığın içine hoşgeldiniz. Geniş bir araziye yayılmış bu hengamede kim kimdir bilmeden törene anlam vermek zor. O yüzden önce rol dağılımını anlatayım:
Ukuli
Törenin öznesi, boğadan atlayacak Hamer genci.
Kendisini saçlarından tanıyacaksınız. Törenin başında Ukuli’nin saçlarının yanları ve arkası kesilir. Son Mohikan gibi sadece tepede kalın bir hat bırakılır.
Atlayış anına kadar yarı çıplak gezen Ukuli, atlamadan hemen önce çırılçıplak kalır. Bu da cesaret gösterisinin bir parçasıdır, çünkü şaşırtıcı gelecek belki, ama bütün gün ‘neredeyse’ çıplak gezen bu insanlar konu ‘tamamen’ çıplak kalmaya gelince son derece utangaçtırlar.
Bir Ukuli boğadan başarıyla atladıktan sonra 8 gün boyunca ‘cherkan’ olarak anılır.
Maza
Maza’nın kelime manası ‘bitirmiş, başarmış’ demektir ve kastedilen elbette daha önce boğadan başarıyla atlamış olmasıdır. Mazalar son 3 ay içinde cesaretlerini ispatlamış, ‘cherkan’lık safhasını da geçmiş, fakat henüz evlenmemiş genç erkeklerdir. Bu törende görevleri boğadan atlayacak Hamer erkeğine bir nevi sağdıçlık yapmaktır. Sayıları törenden törene değişse de her seferinde en az 5-6 tane maza olur.
Onları nasıl tanıyacağınızı yazının ilerleyen bölümlerinde anlayacaksınız.
Danza
Evli erkek. Maza’lıktan sonraki adım.
Hamer geleneklerine göre evlenecek erkeğin ilk eşini ailesi seçer. Dolayısıyla boğadan atlama töreni başarıyla tamamlanır tamamlanmaz, erkeğin ailesi ‘kız bakmaya’ başlar. Aileler başlık parasında anlaşırsa hızla evlenilir. Öyle şaşaalı bir tören söz konusu değildir, durum ilan edilir sadece. Başlık parası genellikle 20 inektir, fakat köyden köye ve yıldan yıla değişebilir bu miktar. Kimi zaman da keçi veya Kalaşnikof sayısıyla içerik çeşitlenir. Hayvanlar kız tarafının ailesine bazen tek seferde, çoğunlukla ise yıllara yayılacak şekilde taksitle takdim edilir.
Bir Hamer erkeği ancak ikinci eşini kendisi seçebilir. Tekrar evlenmek için yine başlık vermesi icap ettiğinden, istediği kadınla evlenebilmek için bazen aylar, bazen yıllarca beklemesi gerekebilir.
Danzalar’ın törende bir görevi olmadığından ortalıkta dolaşmazlar. Tören alanı köye yakınsa onları köyde diğer erkeklerle yiyip içerken görebilirsiniz.
Yaşlılar
Bir nevi köyün ihtiyar heyeti. Tören alanının neresi olacağına, Ukuli’nin kutsanacağı yere ve atlayışın ne zaman yapılacağına bu yaşlılar karar verir.
Ortalama yaşam süresi beklentisinin 42 yıl olduğu Etiyopya’da, hele şartların zaten zor olduğu Omo Vadisi’nde sırf yaşlanabilmiş olmak başlı başına bir başarıdır. İhtiyarlar büyük saygı görür. Ancak yıpranmış görünüşleri sizi yaşları konusunda aldatmasın. Omo Vadisi’ne ilk gidişimde ahbap olduğum ve sonraki her seyahatimde mutlaka tekrar ziyaret ettiğim arkadaşım Shoma ile bir keresinde annesinin bizim için hazırladığı kahveyi içiyorduk. Kurutulmuş su kabağından yapılmış kahve çanağını annesinin titreyen buruşuk ellerinden alırken yaşını sordum. ‘Tam bilmiyorum’ dedi Shoma, ‘çok çok yaşlı, herhalde 45 civarında’. Kahveyi az daha üzerime döküyordum.
Törendeki ihtiyar heyeti sadece erkeklerden oluşur. Dizden ayak bileğine kadar bacaklarını özel bir çamurla beyaza veya yeşile boyar, bazen boyanın üzerine çizgili veya puantiyeli desenler yaparlar. Üstlerinde batı işi kumaş ceket ve fötr şapkalar görürseniz şaşırmayın. Törenden törene giydikleri özel kostümleridir bunlar, Turmi’deki pazardan veya gelip giden turistlerden alınmışlardır. Ellerinde ‘tahta yastık’ veya ‘kafa dinlendirici’ diye bilinen, Hamerler’e özgü geleneksel bir aksesuar taşırlar. Ahşaptan oyulmuş, üzerine desenler nakşedilmiş, minicik bir tabureye benzeyen bu aksesuar hem üzerine oturup soluklanmaya, hem de uzanınca kafayı yaslamaya yarar. Zaten bu yaşlı amcalar da görevlerini bitirir bitirmez bir gölgeye çekilip kafayı tahta yastıklarına yaslar ve darıdan yapılma ev biralarını yuvarlarlar.
Kadınlar
Tören alanındaki kadınlar Ukuli’nin ailesine mensuptur. Annesi, ailedeki bekar genç kızlar ve ailedeki evli kadınlar olmak üzere üç grup vardır. Konuklar köydedir.
Tıpkı yaşlı erkeklerin ceket giyip şapka takması gibi, Hamer kadınlarının da tören esnasında renkli sütyenler takıp tişörtler giydiğine şahit olabilirsiniz. Özel günlerin özel kıyafetleridir bunlar.
Boğalar
Dikkatinizi sadece insanlara yöneltmeyin. Törenin önemli ögelerinden biri de üzerinden atlanan hayvanlar!
Bir zamanlar boğaların üzerinden atlansa da, daha uysal ve zaptedilebilir hayvanlar olduğu için artık öküzler kullanılıyor bu törenlerde. O yüzden günümüzdeki seremonileri ‘öküzden atlama’ diye tanımlasak daha doğru olabilir.
Her seremonide sayıları değişmekle birlikte, üzerinden atlanmak üzere art arda dizilen öküz sayısı genellikle 7’dir. Ancak tören alanında daha fazla hayvan bulunur. Uzun uzun ortalıkta dolanırlar. Atlayışta hangilerinin kullanılacağına en kıdemli Maza karar verir.
TÖREN BAŞLADI. OLAYLAR OLAYLAR.
Bir ‘boğadan atlama’ töreninde eşzamanlı olarak birden fazla olay olur. Tavsiyem, bir köşeye çekilip olan biteni uzaktan izlemeyin. Dolaşın. Zaten Hamerler de hayvanlar da hareket halinde olduklarından ve bir oraya bir buraya koşturduklarından tribünde yer tutar gibi sabit bir noktada çakılı kalmanız manasızdır. Aralarına karışın. Fakat rahatsız etmeyin. Dolaşacağım derken ayak altında dolanmayın. Mümkün olduğunca gölge gibi davranmaya çalışın. Yoksa evsahipleriniz sinirlenebilir, o zaman vay halinize!
Şimdi sırayla olup bitenlere bakalım:
Önce törenin öznesi olan Ukuli hazırlanır: Saçları tıraşlanır. Kötülükten arınması için vücudu kumla ovalanır. Ardından güç vermesi için gübreye bulanır. Son olarak, ruhani koruma için göğsüne şerit halinde çaprazlamasına iki ağaç kabuğu geçirilir.
Ukuli hazırlanırken ihtiyar heyeti Ukuli’nin kutsanacağı yeri tayin için alanı kolaçan eder, kendi arasında görüş alışverişi yapar, orası mı şurası mı derken, bir yerde karar kılar. Birkaç metrekarelik bu yer çalılarla süpürülerek temizlenir.
Bu esnada Mazalar bir köşeye çekilip birbirlerinin yüzlerini boyar. Köklerden elde edilip külle karıştırılmış boyalarla önce turuncu bir zemin, sonra üzerine beyaz noktalar çizilir. Bu renk skalası ve desenler leoparı sembolize eder. Çünkü Mazalar kendilerini doğal hayatın bu coğrafyadaki en yırtıcı ve güçlü hayvanına benzetmeye çalışır.
Ukuli’nin ve Mazalar’ın süslenme faslı bitince, ihtiyarların belirlediği temizlenmiş köşede toplanırlar. Ukuli ve Mazalar’ın en kıdemlisi karşılıklı yere oturur, birer Maza bunların arkasına geçer oturur, grubun geri kalanı ise bu ikilinin etrafında ayakta bir halka oluşturur. Bu dairenin safları o kadar sıkışıktır ki, içeride olup bitenleri izlemeniz pek kolay olmayabilir. Bu ritüelin amacı Ukuli’nin atlayış için Mazalar’dan (bir nevi) hayır duası almasıdır. İhtiyarların yönlendirmesiyle 8 ince kırbaç ve 8 metal halkayı dört kere yere vurup devirerek Ukuli’yi düşmekten koruyacağına inanılan, kısa süren bir ayin yapılır. Erkekliğe adım atacak genç artık kutsanmıştır ve atlamaya hazırdır.
KIRBAÇLANMA.
Boğadan atlama töreninin kreşendosunun, zirve noktasının, yerinde bir metaforla ‘dananın kuyruğunun koptuğu’ anın, törene adını veren boğadan atlama anı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama değil. Finalidir, fakat zirvesi değil. Bu sıradışı seremoninin en can alıcı, en çarpıcı, hatta birçoğumuz için şoke edici anı kadınların erkekler tarafından kırbaçlandığı zamandır.
Bu geleneğin geçmişi ve nasıl ortaya çıktığı bilinmiyor. Zaman içinde nereden nereye evrildiği hakkında bir fikrimiz yok. Size ancak bugün taşıdığı anlamı ve temsil ettiği değerleri anlatabilirim.
Bizim kültürümüzden bakınca insanlık onuruna ters bir muamele, bir şiddet eylemi, acımasız bir işkence gibi gördüğümüz bu adet, Hamerler tarafından bakınca büyük bir adanmışlık, sadakat, özveri ve bağlılık anlamına geliyor.
Kırbaçlanma kadınların rızasıyla, talebiyle, hatta ısrarıyla gerçekleşiyor. Kadının kendisini ailesine adadığını, onlar için her türlü zorluğa, acıya ve hastalığa katlanabileceğini gösteriyor bu eylem. Karşılığında, ailenin erkeği hayatı boyunca o kadını koruyup kollamakla yükümlü oluyor, hiçbir şekilde o kadını terk edemiyor.
Erken gelirseniz fark edeceğiniz üzere, tören alanına önce kadınlar ulaşmış oluyor. Mazalar, ihtiyarlar, hatta hayvanlar bile daha sonra teşrif ediyor alana. Gelirken de yanlarında birkaç önemli nesne getiriyor kadınlar. Birincisi, diz altından bacaklarına bağladıkları metal çıngıraklar. Bu çıngıraklar adım attıkça, zıpladıkça çın çın ötüyor.
İkincisi, sığır boynuzundan borazanlar. Tören alanına yaklaşırken seslerini duymaya başlayacaksınız. Hemen her kadının elinde bulunan bu borazanın kafanızı kazan edecek güçlü sesine çabuk alışsanız iyi olur, en az iki-üç saat dinleyeceksiniz çünkü.
Üçüncüsü ve en önemlisi, ağaç dallarından yapılma incecik değnekler.
Kadınlar çıngıraklarının ve borazanlarının yeterince ses çıkardığından emin olmak ister gibi, açık arazide daireler oluşturup hep birlikte dönerek saatlerce dans eder, havaya zıplayıp yere konar. Şarkıları ve dansları tam bitecek gibi olur, fakat her seferinde yeniden ve yeniden başlar. Sesleri kilometrelerce öteden duyulur.
Mazalar alana geldiğinde danslar bıçakla kesilmiş gibi durur. Kadınlar Mazalar’a koşar, değneğini genç adamın eline tutuşturup kırbaçlanmayı talep eder.
Yanlış anlaşılma olmaması için altını çizeyim: Kadınları kırbaçlayan asla kocaları değildir. Kendi ailelerinden, hatta bazen kendi köylerinden biri bile değildir. Sadece Mazalar’dır.
Kadınlar Maza’yı ikna edebilmek için elinden geleni yapar, rica eder, hatta yalvarırır. Bakar ki tatlı dille olmuyor, Maza’yı tahrik edecek hareketlere geçer. Kızdıracak laflar sarf eder, küfreder, yüzüne tükürür. Amacına ulaşana kadar uğraşmaktan vazgeçmez. Sonunda Maza kadının elindeki değneği alır. Kadın sağ kolunu cesaretinin işareti olarak havaya kaldırır ve bekler. Maza kırbacı olanca kuvvetiyle savurur. Kırbaç ıslık sesi çıkararak havada falsolu bir yarım daire çizer ve göz açıp kapayıncaya kadar kadının çıplak sırtında patlar. Kadının yüzünde hiçbir acı çekme emaresi göremeyiz, tamamen ifadesizdir. Korkunç ıstırabını belli etmemesi bu ritüelin bir parçası, hatta gerekliliğidir.
Yalnızca Ukuli’nin ailesine mensup, evli kadınlar kırbaçlanır. Henüz evlenmemiş genç kızlar, Ukuli’nin annesi ve aileye dahil olmayan kadınlar kesinlikle kırbaçlanmaz. Genç kızlar araya karışıp kırbaçlanmayı talep etse bile Mazalar tarafından reddedilirler.
Mazalar belediye memuru mu, kimin evli, kimin bekar olduğunu nereden biliyor derseniz, Hamer gelenekleri sağ olsun, dış görünüşten kadınların medeni durumunu ayırt etmek çok kolaydır. Çünkü Hamer kadınları alyanslarını parmaklarında değil, boyunlarında taşır. Kolyelerine bakarak evli olup olmadıklarını, hatta kocalarının kaçıncı eşi olduklarını anlayabilirsiniz:
Eğer bir kadının boynunda iki metal kolye varsa bu onun bir erkeğin 2., üç metal kolye varsa 3. eşi olduğunu gösterir. Eğer bir metal kolye bir de ‘kama kolye’ varsa, o kadın kocasının ilk eşidir. ‘Kama kolye’ ucunda tutamaç gibi bir çıkıntı bulunan, ağaç liflerinden yapıldığı için metalden çok daha hafif ve ölünceye kadar çıkarılmayan bir kolyedir. Bir erkeğin ilk eşi olmak da prestijdir, itibardır.
Bekar ve evli kadınların görünüşleri arasındaki bir başka fark da saçlarının uzunluğudur. Bekarların saçları kısacıkken, evli kadınlar saçlarını çene hizasına kadar uzatır, kaşlarına kadar inen kahküller keser. Bu saçlar ince tutamlara ayrılıp kızıl renkli toprakla hayvani yağı karıştırarak elde edilen bir macunla iyice ovalanır. Hamer rastası denebilecek bu yöntemle hem güzel bir şekil, hem renk verilmiş olur. Kırmızı macunun geri kalanı da boyna, omuzlara, göğse sürülerek güneşten korunulur.
Kırbaçlanmanın yeri ve zamanı yok. Atlayışa kadar geçen süre boyunca, alanın herhangi bir noktasında gerçekleşebilir. Tek tek veya silsile halinde olabilir. Havada uçan incecik kırbacın ıslık sesini ilk duyduğunuzda belki ne olduğunu anlayamayacaksınız. Belki de, açtığı kesiklerden sızan kanı ilk gördüğünüzde fena olacaksınız.
Makbul olan kırbacın sırtta açtığı yaraların iz bırakmasıdır. Çünkü her iz birer sadakat nişanesidir. O yüzden Hamer kadınlarının keçi derisinden yapılmış, sarı boncuklar ve deniz kabuklarıyla işlenmiş günlük kıyafetlerinde sırtlar hep açıktır. Törenden sonra yaranın üzerine kül ve kömürtozu sürülür, ki biraz enfekte olsun ve öyle iyleşsin. Böylece izler belirginleşir, derinleşir ve ömürboyu gururla taşınır. Hamer kadını göğsünü değil, sırtını gere gere dolaşır.
ATLAYIŞ.
Geldik törenin finaline.
Süslenmesi, kırbaçlaması ve hayır duası vermesi biten Mazalar’dan en kıdemlisi üzerinden atlanacak hayvanları seçmeye gider. Önce hayvanlara gübre sürülür ki üzerinde yürümek çok kolay olmasın. Öküzler sıraya dizilince Mazalar etrafında koşarak dört tur atar.
Hayvanlar rahat durmadığı için Mazalar tarafından kuyruklarından ve ağızlarından sıkıca kavranırlar, hareket etmelerine izin verilmez.
Atlayış esnasında Ukuli’nin akrabaları ellerindeki sopaları başlarının üzerine kaldırıp yatay şekilde tutar. Genç adama şans dilemektedirler.
Ukuli çırılçıplak kalır. Koşarak ilk hayvanın üzerine çıkar ve öküzlerin üzerine basarak ilerleyip en son hayvanın sırtından yere atlar. Bunu dört kere tekrarlar. Neden üç değil, beş değil, dört kere derseniz, 4 rakamı ineklerin süt veren dört memebaşını temsil ediyor. Bunun doğurganlık, zenginlik ve refah gibi kavramları temsil ettiğini tahmin etmek zor değil, fakat erkekliğe adım atarken gösterilmesi gereken cesaret ve korkusuzlukla tam olarak ne ilgisi var, işte onu ben de çözmüş değilim.
Düşmek utanç vericidir. Üstelik kötü şans getirdiğine inanılır. Düşen Ukuli kadınlar tarafından küçük görülür, aşağılanır, hatta itilip kakılır. Seremoni esnasında düşen bir Hamer genci ancak bir sene geçtikten sonra yeniden boğadan atlamaya teşebbüs edebilir. Bu yüzden Mazalar’ın görevlerinden biri de, arkadaşlarının ilk denemede başarılı olması için törenden önce onu çalıştırmaktır.
Atlayış başarıyla tamamlandıktan sonra yabancı izleyicilerin ayrılma vakti gelmiştir. Tören ‘after party’ ile devam eder, fakat turistlerin kalmasına izin verilmez. Zira daha davetliler darı birasından sarhoş olacaktır. İşlerin çığrından çıkmasını kimse istemediğinden rehberiniz size kibarca yolu gösterir.
Ukuli artık ‘cherkan’ olmuştur. Törenden sonra diğer Mazalar ile birlikte araziye çıkar. Kabileden ayrılıp bir süre kendi başının çaresine bakar, diğer boğadan atlama törenlerine gider, mazalık yapar. Bu durum bazen birkaç hafta, bazen aylarca sürer. Ta ki ailesi gelin bulana kadar! Ondan sonra evinin erkeği, sürüsünün çobanı olur.