heykel

Sualtında Yapılan 16 Tuhaf Aktivite

Bu yazıda sualtında evlenmekten, akvaryum gibi restoranlarda yemek yemekten, okyanusa inşa edilmiş otel odalarında konaklamaktan BAHSETMİYORUM. Bunların tuhaf bir tarafı yok, hatta epey sıkıcılar.

Onun yerine dünyanın dört bir tarafından kimi takdire şayan, kimi basbayağı saçma aktiviteleri anlatacağım size. Ama hepsi gerçek. Birine ya da birkaçına seyahat programlarınızda yer vermek isterseniz, tümünü linkledim.

Haydi başlayalım.

1. Doğmak

Tamam, suyun içine doğmak ne tuhaf, ne de yeni bir aktivite. Fakat suda doğum deyince akla, evde ya da hastanede bu iş için özel olarak hazırlanmış sığ havuzlarda gerçekleşen doğumlar geliyor. Burada sözü edilense okyanusta, yunuslar eşliğinde doğum. Evet, doğru okudunuz, ebeniz bir yunus olacak!

Mümkün olan en doğal doğumu isteyen (akılsız) çiftlerin tercihi bu doğum yöntemini Havai’de bulunan The Sirius Institute isimli kurum uyguluyor. Yanınızda herhangi bir profesyonel yok, iş doğaya havale ediliyor. Havai’de geleneksel olduğunu iddia ettikleri bu uygulamada yunusların ultrason seslerini duyabildiği için anne karnındaki bebekle iletişim kurabildiklerine inanılıyormuş (ne konuşuyorlar acaba?). Böylece daha huzurlu, spitüel, şifalı (!) bir doğum vadediliyor.

Valla can sizin, çocuk sizin. Yine de bir düşünün derim. Bir bakmışsınız, sizin ebeyi mideye indirmeye gelen bir köpekbalığı doğuma yardım etmeye karar vermiş!

 

2. Gömülmek

Nerede doğacağımız bizim elimizde değil, ama ölünce nereye gömüleceğimizi seçebiliyoruz. Sualtına ne dersiniz?

Jules Verne’in efsane romanı Denizler Altında 20.000 Fersah’ı okuyanlar sualtında gerçekleşen cenaze törenini hemen hatırlayacaktır. Bir benzerine siz de kavuşabilirsiniz. ABD’de Miami açıklarında, kayıp şehir Atlantis’in artistik bir temsili olarak tasarlanmış The Neptune Memorial Reef sualtına gömülmek isteyenlere bu imkanı sunuyor.

Süreç şöyle: Önce yakılıyorsunuz. Sonra külleriniz çimento harcına karılıyor ve bir kalıba dökülüyor. Kalıptan çıkan ‘yerleştirme’ye bilgilerinizin yazılı olduğu metal bir plaka çakılıyor. Son olarak, hava durumunun ve sevdiklerinizin uygun gördüğü bir günde Key Biscayne’in 5 km açığında, 12 metre derinlikte, insan eliyle yapılmış en büyük yapay resif The Neptune Memorial Reef’e yerleştiriliyorsunuz. Ruhunuza el fatiha.

 

3. Bisiklet sürmek, hatta yarışına katılmak

Spor salonunda cycling dersi mi, ay çok banal! Sizi Beaufort, Kuzey Karolina’ya davet ediyorum. Her yıl 4 Temmuz’da kanserli çocuklar yararına düzenlenen sualtı bisiklet yarışında gösterin maharetinizi.

Bu yarışta, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış ve 1992’de yapay bir resif oluşturmak üzere batırılmış USS Indra savaş gemisinin enkazının yanında, 20 metre derinlikte bir parkurda mücadele etmeniz gerekiyor.

Yarışın organizatörü Discovery Diving katılımcılara bölgeden topladıkları sahipsiz, terkedilmiş bisikletleri kullandırıyor. Yani talihiniz yaver gitmezse kendinizi üzerine sığamadığınız bir çocuk bisikletinde bulabilirsiniz.

Fakat kurallar çok esnek: İster pedal çevirin, ister arkasından itin, ister bisikleti sırtlanıp yüze yüze gidin, keyfiniz bilir. Nihayetinde maksat çocukların yüzünü güldürmek.

 

4. Yoga yapmak

Yoga yapılmayan bir burası kalmıştı, dediğinizi duyar gibiyim.

Sualtında yogayı duyunca serbest dalıcıların uyguladığı bir pratik zannettim. Değilmiş. Bali’de bulunan Zen Harmony Yoga aletli dalıcılara sualtında yoga yaptırıyor.

Merkezin iddiasına göre, aletli dalış ve yoganın iki benzer özelliği var: Sakinlik ve nefes kontrolü. O yüzden bir dalgıcın sualtında yoga yapmasından daha doğal bir şey yokmuş. Dalgıçlar ‘ağaç’ ve ‘savaşçı’ pozlarını uygulayabilirmiş. Çok huzurlu ve dinlendirici bir deneyimmiş.

Sizi bilmem, ama ben yapmaya değil, yapanları izlemeye koşarak giderim Endonezya’ya. Ekipman kuşanmış bir dalgıcın sırtında tüple herhangi bir poza girmeye çalışması kaçırılacak manzara değil.

 

5. Satranç oynamak

Meydan okumayı mı seviyorsunuz, sizi şöyle sualtı satrancına alalım.

Sualtı satrancı (ya da dalış satrancı) iki kişinin bir yüzme havuzunun dibinde satranç oynamasına deniyor. Kurallar normal satrançla aynı, ancak ek zorluk olarak nefes tutmak gerekiyor.

Dünya Şampiyonası da olan bu branşta oyuncular sırayla havuzun dibine inip hamlelerini mıknatıslı bir tahta üzerinde yapıyorlar. Tahtaya bakıp bir sonraki hamleye karar vermek için nefeslerini tutabildikleri kadar süreleri var. Ya oynuyorlar ya kaybediyorlar (ya da boğuluyorlar?). Dalış satrancı hem fiziksel hem zihinsel bir mücadele. Zeki, çevik ve ahlaklı bir atlet olmak gerekiyor.

 

6. Guinness Rekoru kırmak

Ben satranç oynayamam, yoga yapamam, doğum işi de zor, yok mu şöyle bana göre bir şey diyorsanız, sizin de sualtında bir iz bırakabilmeniz için hemen çözüm üreterek koştum geldim: Guinness Rekoru kırın!

Sizin kıranlardan neyiniz eksik? Bakınız, daha önce kırılmış, üstünüze iyilik sağlık, bir takım rekorlar:

  1. Sualtında bir saat içinde en çok ip atlayışı: 1.608 (15 Mart 2012’de Brezilya’da)
  2. Sualtında üç nesneyle en uzun hokkabazlık süresi: 1 saat 40 dakika (3 Mart 2013’te Almanya’da)
  3. Sualtında en uzun insan zinciri: 308 dalgıç (14 Mayıs 2017’de İtalya’da)
  4. Sualtında aynı anda bisiklete binen en kalabalık insan grubu: 22 dalgıç (10 Eylül 2006’da İngiltere’de)

Bunlar sizi açmadı mı? Daha saçmasapan kategoriler yaratmaktan sizi alıkoyan nedir? Yaratıcılığınızı konuşturun ve Guinness’e başvurun gitsin J

 

7. Sergi gezmek

Artık biraz ciddileşelim.

Sualtında sergiler düzenlendiğini, hatta müzeler olduğunu duymuşsunuzdur. Türkiye de dahil olmak üzere, dünyanın bir çok noktasında örneklerine rastlanıyor.

Bu alanda dünyanın bir numaralı ismi, İngiliz heykel sanatçısı Jason deCaires Taylor. Şimdiye kadar karşınıza çıkan sualtı heykelleri de muhtemelen ona aitti.

Taylor’ın yarattığı en ünlü üç mekan şunlar:

  1. Karayipler’de Grenada Adası’nda, 5 m derinlikte bulunan, 75 heykelin sergilendiği Molinere Sualtı Heykel Parkı
  2. Meksika’da Cancun açıklarındaki Isla Mujeres’te 4-8 metre arasında yer alan ve 500’den fazla heykelin sergilendiği MUSA Museo Subacuático de Arte (Sualtı Sanat Müzesi)
  3. Kanarya Adaları’ndan Lanzarote açıklarında 14 metrede bulunan ve 300 heykelin sergilendiği Museo Atlántico (Atlantik Müzesi).

Ancak eserleri sadece bu müzelerde sergilenmiyor. Bahamalar’dan Londra’ya, Oslo’dan Endonezya’ya tekil eserlerini, Avustralya Büyük Bariyer Resifi’nde ve Cannes’da yeni açılan müzelerini listeye eklemek lazım. Son olarak, burnumuzun dibinde, Güney Kıbrıs’ta bir müze projesi üzerinde çalışıyor.

Keşke vizyoner bir turizm yönetimi Taylor ile çalışıp üç tarafı denizlerle çevrili ülkemize de etkileyici bir proje kazandırsa… Gerçi biz muhtemelen Karadeniz’e hamsi tava heykeli falan diktirmeye kalkardık. Tekrar düşündüm, kalsın 🙂  Siz şnorkelinizi takıp Taylor’ın müzelerinden birini ziyaret edin!

 

8. Müzik yapmak veya konser dinlemek

Sanattan devam edelim. Danimarkalı topluluk Between Music sualtında müzik yapan çok ilginç bir grup.

Sualtında çalmak üzere özel enstrümanlar geliştirmişler: Bir hidraulofon (suya temas ederek çalınan, sesin su aracılığıyla oluştuğu bir enstrüman), bir sualtı orgu, bir sualtı kemanı, bir rotakorda (kranklı bir tekerleğin tellere sürtünmesine benzer ses çıkaran bir çeşit yaylı çalgı), kristalofon (camdan ses üreten enstrüman – bardak çalmayı düşünün), cam armonika ve bir takım özel davullar.

Bu özel enstrümanları kullanarak yayınladıkları “Aquasonic” albümleri, su sıcaklığı 35 derece olan havuzlarda kaydedilmiş. Şarkı kaydetmek için de özel bir vokal tekniği kullanıyorlarmış. Son derece inovatif bir topluluk. Bol bol canlı performans sergiliyorlar.

Bir de işin gırgırında olanlar var. Florida Keys’in yerel radyo istasyonlarından biri her yıl Temmuz ayında Lower Keys Underwater Music Festival dedikleri bir etkinlik düzenliyor. Amaç resiflerin korunmasına dikkat çekmek, ama sanki biraz da radyoya PR yapmak! Tasarladığınız bir kostümü dalış elbisenizin üzerine giyip sualtına iniyor, tekneden sarkıtılmış hoparlörden ortama verilen müzik eşliğinde elinize tutuşturulan mokap enstrümanları çalar gibi yapıyorsunuz. Sualtında yapacak saçmasapan bir aktivite arıyorsanız, buldunuz, tebrikler.

 

9. Mektup atmak

Mektup atmak zaten artık günlük hayatta yeri kalmayan tuhaf bir aktivite oldu, ama olaya iyice sıradışılık katmak isterseniz sualtında faaliyet gösteren bir postanenin adresini verebilirim.

Pasifik Okyanusu ülkelerinden Vanuatu’nun Efate Adası açıklarındaki Hideaway Deniz Koruma Alanı içinde 3 metre derinlikte her gün 1 saat açık bir postane var. Şimdiye kadar Bahamalar’da, Norveç Risor’da, Malezya’nın Sabah eyaletinde ve US Virgin Adaları’ndan St. Thomas’ta sualtında faaliyet gösteren postaneler açılmış. Fakat hepsi kapanmış. Hideaway sualtında hizmet veren dünyadaki aktif tek postane.

Buradan bir gönderimde bulunmak için Vanuatu Posta Hizmetleri’nin ürettiği özel su geçirmez kartpostallarından birini satın alıyor ve nefesinizi tutup postaneye dalıyorsunuz. Postanenin üzerindeki şamandıraya bağlı bayrak havadaysa posta memuru görevinin başında demektir. Postane sualtında olunca yalayıp pul yapıştırmak söz konusu olmadığından kartpostalınızı alıp özel bir kabartma damgayla işaretliyorlar. Bence, kartpostalı gönderdiğiniz kişi için tam bir koleksiyon malzemesi. İyisi mi bir tane kendinize ve rica edeceğim bir tane de bana göndermeyi unutmayın ; )

 

10. Saç kestirmek

Geldik listemizin onuncu tuhaf aktivitesine.

İtalya’nın kuzeyindeki Montegrotto Terme’de bulunan Y-40 The Deep Joy 42 metre ile dünyanın en derin ikinci havuzu (Birincisi 45 metre ile Polonya’da). Alışkın olmayan bünyeler için epey klostrofobik görünümlü bir havuz olduğu konusunda sizi uyarayım. Daha ziyade serbest ve aletli dalıcılar için eğitim havuzu olarak tasarlanmış The Deep Joy, doğumgünü partisi benzeri etkinlikler için kiralanabiliyor ve bu etkinlikler esnasında dilerseniz berberlik hizmeti de veriliyor.

Su altında saçınızı kesmek için siz, kuaförünüz ve en az bir yardımcısı daha dalış ekipmanı kuşanıyor ve hepiniz havuza iniyorsunuz. Kuaför kesimden sorumlu, çırağıysa kesilen saçları emen vakumlu bir sualtı süpürgesiyle ortalığı temizlemekle meşgul olacak.

Niye böyle saçma bir şey yapmak isteyesiniz, bilemiyorum. Ama “ıslak görünümlü” bir saç modeli arıyorsanız tam yerindesiniz diye berbat bir espriyle bitireyim.

 

 

11. Ütü yapmak

Şahsım için evde yapması da gayet tuhaf olan bir aktivite. Neden gerekli olduğunu hiç anlamadığım, manasız bir iş. Fakat sualtında ütü mü?! O da neyin nesi diyorsanız sizi EI sporuyla tanıştırayım: Extreme Ironing, yani Ekstrem Ütüleme.

Olay şu: Bir ütü, bir ütü masası ve birkaç parça kıyafet alıp dünyanın en ücra, en çılgın, ulaşılması en zor yerlerinden birine gidiyorsunuz. Ortam ne kadar absürtse o kadar iyi. Varınca masanızı kurup kıyafetlerinizi ‘’ütüler gibi’’ yapıp (o absürt yerde priz olacak hali yok) fotoğraf çekiyorsunuz. Ütüyü başka bir ekstrem sporla birleştirip yapıyorsanız daha da nefis. Bir yandan paraşütle atlar, maraton koşar, Everest’e tırmanır ya da bungee jumping yaparken, diğer yandan gömleğinizdeki kırışıkları açabiliyorsanız, tebrikler, siz de bir ekstrem ütücüsünüz!

Mucidi Tony Hiam’ın 80’li yıllarda ütü yapmanın nafileliğiyle dalga geçmek için başlattığı EI’ın bugün uluslararası bir turnuvası bile var. Müsabakalarda 5 dalda yarışılıyor. Sualtı ütücüğülü de bunlardan biri.

2000’li yıllar boyunca aynı anda yüzlerce dalgıcın katıldığı birçok dünya rekoru kırılmış. En son 173 dalgıç aynı anda ütü yapmış sualtında. Bir önceki maddede tanıştığımız Y-40 havuzu da rekor mekanlarından biri olmuş. 2018’de serbest dalgıç Roland Piccoli bu havuzda 42 metre derinlikte tişört ütülemiş. Aferin Roland, hamaratmışsın, onbeşte bir bize de gel.

 

12. Bayram kutlamak

ABD’den bir aktiviteyle devam edelim: Cadılar Bayramı ve Paskalya gibi bayramları sualtında kutlamak!

Yolunuz bayram tarihlerinde ABD’de dalış yapılan yerlere düşerse siz de sualtında balkabağı oyabilir, mercanların arasına saklanmış Paskalya yumurtalarını aramaya çıkabilirsiniz. Bir de, cadı ya da tavşan kostümü giyerseniz tadından yenmez.

Bunun Türkiye’ye uyarlamasının sualtında Kurban Bayramı’nı kutlamak olduğunu düşününce beni bir gülme alıyor.

 

13. Resiften kaçmak

Dümdüz dalmaktan sıkılanlara alternatif öneriyorum: Bir ara dünyanın her yerinde süper popüler olan ‘Odadan Kaçış’ oyunlarını sualtında oynamaya ne dersiniz?

Tayland Koh Tao’daki LBD Diving’in Escape Reef ya da Galler’deki Vivian Dive Center’ın Scuba Escape oyunlarının her ikisi de 45 dakikalık normal bir dalış süresinde çözüp bitirebileceğiniz şekilde tasarlanmış. Scuba Escape’te cinayet çözmekten nükleer patlama engellemeye altı farklı senaryo arasında seçim yapabiliyorsunuz. Escape Reef’te ise göreviniz oyuncak bir balina olan Willy’yi okyanusun dibindeki kafesten kurtarmak.

Fiyatlar Galler’de 220 pound, Tayland’da 60 USD.

 

14. Denizkızı eğitimi almak

Kazık kadar kadın olmuş, ama hala Disney kahramanı olma hayalleri kuruyorsanız çare ayağınıza geldi.

Florida’daki Weeki Wachee Şelaleleri Eyalet Parkı’nın profesyonel animasyon ekibi 30 yaş üstü yetişkinler için, iki gün süren bir ‘eğitim kampı’ düzenliyor. Size, ayaklarınız birbirine bağlıyken suda nasıl zarifçe süzüleceğinizi, nasıl nefes tutacağınızı, suyun altında nasıl bale yapacağınızı öğretiyor; karşılığında 450 dolarınızı alıyorlar. Hans Christian Andersen mezarında ters dönmese bari.

 

15. Hükümet toplantısı yapmak

Şu ana kadar sualtında yapılan onca tuhaf şey saydım, fakat bu en etkileyicilerinden biri:

2009’da Maldivler Cumhurbaşkanı Mohamed Nasheed hükümetinin bakanlarıyla birlikte dalarak dünyanın ilk sualtı kabine toplantısını yaptı.

Bir adalar topluluğu olan Maldivler’in büyük kısmının 2100’e kadar sular altında kalacağı tahmin ediliyor. Maldivler Devleti başta Hindistan olmak üzere, anakara üzerinde toprak satın alarak vatandaşlarının geleceğini garantilemeye çalışıyor. Bu kabine toplantısı da iklim değişikliğinin tehlikelerini vurgulamak için tasarlanmış. Nasheed gazetecilere “İklim değişikliği kontrol edilmezse Maldivler’de neler olacağını dünyaya iletmeye çalışıyoruz” demiş. Mesaj yerine ulaştı mı tartışılır, ama çaba büyük takdiri hak ediyor bence. Hükümet gibi hükümet.

 

16. Zombi avcısı dalgıç sertifikası almak

En iyisini en sona sakladım 🙂

Sayın okuyucular, zombiler sualtında saldırdığında nasıl hayatta kalacaksınız?

İnanmakta zorlanabilirsiniz, fakat Zombie Apocalypse Diver gerçek bir PADI speciality sertifikası. Biri oturmuşsualtı böyle bir eğitim tasarlamış. Birileri de çok güzel fikir deyip kursa katılmış.

Kıyamet gününe bizi hazırlayan bu kursta, zombiler hakkında en son istihbaratı ediniyormuşuz. Zombi biyolojisinden zombi tarihine, zombi tiplerinden hayatta kalma tekniklerine çok manyak dersler var programda.

Japonya’dan Yeni Zelanda’ya, Havai’den İngiltere’ye, dünyanın dört bir tarafında kursu veren dalış eğitmenleri var. Ama Türkiye’de yok! Nasıl olur? Bu eksiği kapatmak için derhal kolları sıvayalım lütfen.

 

 

PAYLAŞ: