Dünyanın ilk ”sualtı kapalı otoparkına” bakıyorsunuz. Daha doğrusu, denizaltıparkına.
Burası Sudan’ın Port Sudan şehri kıyısından 35 km açıkta bulunan dalış bölgesi Shaab Rumi’de bir resifin hemen önü.
Dev bir deniz kestanesini andıran iskeleti bugün rengarenk bir mercan dokusuyla kaplanmış bu sualtı çanı, büyük deniz araştırmacısı Jacques Cousteau‘nun 1963‘te yürüttüğü bir deneyin hatırası.
Sualtında bir yaşam sürdürmenin mümkün olup olamayacağını araştıran deneyde 8 dalgıç ve 1 papağan (evet, papağan), 10 m derinliğe kurulmuş Conshelf II adı verilen bir sualtı kolonisinde 30 gün boyunca yaşadı (Papağan oraya canlı nasıl indirilmiş diye merak edenler için açıklayayım: Düdüklü tencere içinde).
Bu çan, ekibin iki kişilik mini araştırma denizaltısı yüzeye çıkıp inmek zorunda kalmasın, sualtında park edilebilsin diye yerleştirilmişti. Deney sonlandıktan sonra koloninin büyük parçaları sökülüp götürüldü, ancak çan yerinde bırakıldı. Bugün Kızıldeniz’in gözde dalış noktalarından biri. Ortamı sahiplenmiş gümüş balığı sürülerini şöyle bir kenara ittirebilirseniz içine girebilir ve hala hava bulunduğundan içinde nefes alıp verebilirsiniz.
Conshelf II’nin hikayesini anlatan World Without Sun (Güneşsiz Dünya) isimli belgeseliyle Jacques Cousteau 1964‘te Oscar kazandı. Benim Conshelf’e dalmadan önceki akşam izlediğim bu ilginç belgesele göz atmak isterseniz kendisi şurada.
Hoş bir detayla bitireyim: Jacques Cousteau’nun torunu Fabien Cousteau, büyükbabasının onuruna Conshelf II projesinin 50. yılında (2013) deneyi tekrar etti. Ancak bir gün uzatarak. Böylece 30 yerine 31 günde tamamlanan deneyle Calypso ekibinin rekorunu yine bir Cousteau kırdı.
Not: Sualtında yaşam mümkün, ama finansal açıdan mantıklı değil. Henüz J. Cousteau hayattayken vazgeçtik o sevdadan.