Dünyadan 10 İlginç Müze

müze

Müzeleri severim. İçlerinde uzun saatler geçirmeye bayılırım. Bir grup olarak müzeye gittiysek son çıkan kesin ben olurum. Planlı programlı teftiş turlarım kadar, beklenmedik karşılaşmalar da hoşuma gider. Küçük, büyük demeden kapılarından içeri girerim.

Ziyaretçi olmanın ötesinde, profesyonel kariyerimin bir bölümü de harika bir müzede geçti. İstanbul Modern’in pazarlama direktörlüğünü yaptığım yıllar boyunca hafif bir mesleki deformasyon edindiğim söylenebilir: Gezdiğim müzelerde ne sergilendiğinin ötesinde, nasıl sergilediğine de dikkat ederim. Nasıl müzecilik yapıldığına bakarım.

Seyahatsever biri de olunca, doğal olarak dünyada pek çok müze gezdim. Bir kısmı epey ünlü ve devasa kurumlar; bazılarıyla bireysel çabalarla kurulmuş, mütevazı ve küçük müzeler. Birçoğunun kapısından çok ilginç şeyler öğrenmiş olarak çıktım. Bazılarında bir aydınlanma yaşamış bile olabilirim 🙂

Enteresan ve biraz da eğlenceli bulduğum 10 müzeyi listeledim (Çünkü sene sonu geldi mi liste yapılır!) Kimi bilindik, kimi değil. Kimi çok yakında, dünyanın öbür ucunda. Kimine müze demeye bin şahit ister! Kiminin yerini ben bile zar zor hatırlıyorum. Fakat hepsi üzerimde iz bıraktı.

Dinozor yumurtasından tarihi dalgıç başlıklarına, deniz aygırı bağırsağı ceketlerden ortaçağ işkence aletlerine, yüzen örgü adalardan kakao çekirdeklerine… Buyrun gezelim.

 

1. Altın Müzesi

museo del oro

Salonlarına 1m kalınlığındaki çelik kapılardan girilen, silahlı muhafızlar tarafından korunan, yanlışlıkla Kolombiya Merkez Bankası’na mı geldim dedirten (ki geldiniz bir nevi), dünyanın en ‘parlak’ müzesi.

Bogota şehir merkezinde bulunan Altın Müzesi artık tarihten silinmiş Mezoamerikan Medeniyetleri’nin ürettiği, dünyanın en zengin altın obje envanterini barındırıyor.

Savaş başlıklarından süs aksesuarlarına, ibadetlerde kullanılan objelerden heykellere kadar altından üretilmiş 32.000’den fazla nesneye evsahipliği yapan ışıl ışıl bir hazine dairesi burası.

Müzenin sahibi Banco de la Republica. Koleksiyon o kadar büyük ki, banka hepsini sergiyebilmek için Kolombiya’nın diğer şehirlerinde birkaç müze daha açmış.

Ben bir değil, iki kez gittim. Aynı hafta içinde. Doya doya gezilesi.

 

Adı: Museo del Oro

Yeri: Bogota, Kolombiya

Giriş: COP 4000 (1,2 USD)

https://www.banrepcultural.org/bogota/museo-del-oro

.

2. Maori Müzesi

müze

750 yıl önce dünyanın kalan son büyük toprak parçasını keşfeden Maori halkının hikayesini anlatan, dünyanın herhalde en güzel isimli müzesi: Te Papa Tongarewa = Hazine Sandığı.

Wellington’ın ortasında, gözden kaçırmanızın imkansız olduğu müze elbette yalnızca Maoriler’i değil, Yeni Zelanda’ya dair HER ŞEYİ anlatıyor. Maori dövme sanatını da öğreniyorsunuz, Gelibolu Savaşı’nı da… Pasifik Okyanusu’nu aşmak için kullanılan sal yapma ve yön bulma yöntemlerini de, farklı coğrafyalardan Yeni Zelanda’ya gelmiş mülteci hikayelerini de… Dünyanın şimdiye dek yakalanmış en büyük kalamarını da -ki devasa bir şey kendisi- burada ziyaret edebilirsiniz.

 

Yeni Zelanda kültürünü daha yakından tanımak için: Yeni Zelanda’nın 9 simgesi

 

Gezdiğim en güzel ve bilgilendirici müzelerden biri. Pandemi sağolsun, artık koleksiyonun çoğunu çevrimiçi de ziyaret edebilirsiniz.

 

Adı: Museum of New Zealand Te Papa Tongarewa

Yeri: Wellington, Yeni Zelanda

Giriş: Ücretsiz

https://www.tepapa.govt.nz

 

3. Sazdan Kayık Müzesi

museo titi

Güney Amerika’nın en büyük gölü Titikaka ve onun kıyılarında yetişen totora sazından örülerek yapılmış geleneksel kayıklar hakkında heeer şeyi öğrenebileceğiniz müze.

Kon Tiki’nin hikayesini bilmeyen yoktur. Pasifik Okyanusu’ndaki adalarda yaşayan insanların Güney Amerika kıyılarından geldiği varsayımını kanıtlamak üzere, 1947’de Peru’dan çıkıp 101 gün sonra Tahiti’ye varan Norveçli Thor Heyerdahl ve arkadaşlarının kullandığı salın adı (Bu yolculuk başarılı oldu, fakat hipotezi sonraki yıllarda çürütüldü. Nüfus Çinhindi ve Endonezya üzerinden yayılmıştı).

Kon Tiki yapılırken ilham alınan ise Titikaka Gölü’nde yüzyıllarca kullanılmış sazdan kayıklar. İnka Medeniyeti’nden bile eski Uru halkının gölde balıkçılık yapmak üzere ürettiği kayıklar yetmemiş, hızlarını alamayıp birkaç da ada ‘örmüşler’ 🙂 Bugün göl üzerinde yüzen, birbirine bağlı adalardan oluşan Uros’ta yaşıyorlar. Canları sıkılınca adaları çözüp yüzdürerek başka yere taşınıyorlar.

Bu kültürü anlatmak isteyen Bolivyalı bir aile Huatajata bölgesindeki iki katlı evlerini küçük bir müzeye çevirmiş. İki dilde açıklamalarla gölün içinde ve çevresinde yaşayan tüm canlıların müzede yer almasını sağlamışlar. Evin bahçesinde ise uygulamalı olarak kayık ve ada örgü tekniği öğretiliyor (Ev kredisi ödemeleri bitmek bilmiyorsa değerlendirin derim!).

Uros’u ziyaret eden gezgin çoktur da, bu aile evinden bozma müzeyi ziyaret eden azdır. Size tüyom olsun 😉

 

Adı: Museo Titi

Yeri: La Paz-Copacabana otoyolunun 80. km’si, Huatajata, Bolivya

Giriş: Ücretsiz

https://www.facebook.com/MUSEO-TITI-255885917922761/

 

4. Dinozor Yumurtası Müzesi

yolin am

Moğolistan’daki Gobi Çölü’nde bulunan Yolin Am Vadisi’nde gerçek bir dinozor yumurtası görebileceğiniz miniminicik müze (Evet, çölde vadi var).

 

Bu yazı ilginizi çekebilir: Bir Moğolistan Yolculuğu

 

Akbaba’nın Ağzı manasına gelen Yolin Am başta akbaba olmak üzere birçok hayvana evsahipliği yapan bir koruma alanı. Girişindeki ufak müzeciğin işlevi de vadideki yaşamı sergilemek. Burada içi doldurulmuş çeşitli kuşlar, dağ keçisi, çakal, kurt ve hatta bir kar leoparı bile görebilirsiniz. Fakat bu müzeciğin asıl sürprizi, gayet iptidai camekanlar içinde sergilenen gerçek dinozor yumurtası fosilleri.

Neden sürpriz? Çünkü dinozor yumurtalarının esas keşfedildiği yer, 80 km mesafedeki Bayanzag. Namı diğer Yanan Kayalar. Kendisine bu ismi veren, meşhur Indiana Jones karakterinin de esin kaynağı Amerikalı Ray Chapman Andrews. 1923’te burada ilk fosili keşfettikten sonra, takip eden iki yıl içinde 100’den fazla dinozor iskeleti ve yumurtası çıkarıp Amerika’ya taşımış. Buluntularıyla Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’ni kurup başına geçmiş!

Bayanzag dünyanın halen en kıymetli fosil alanlarından biri, ancak hiçliğin ortası olduğundan bir müzesi yok. O yüzden gerçek bir dinozor yumurtasını kendi topraklarında görmek isterseniz Yolin Am’da mola vermeyi atlamayın derim.

 

Adı: Yolin Am Park Museum

Yeri: Yolin Am, Moğolistan

Giriş: 1000 MNT (35 cent)

 

5. İşkence Müzesi

Orta Çağ işkence aletlerinin sergilendiği, işkence yöntemlerinin enine boyuna anlatıldığı, insanın içini hoplatan yer.

Ben 2000 yılında Prag’daki müzeyi ziyaret etmiştim. Bir yandan yeni bir milenyuma girmenin heyecanını yaşarken, diğer taraftan insanın gaddarlığının ve yaratıcılığının sınırsızlığını kavrayıp titrememe neden olmuştu.

Prag’daki müze turistlerin ilgisini çekmeye yönelik bir mekan olsa da içeriği gayet kapsamlı: 66 ayrı (çoğu orijinal) işkence enstrümanı sergileniyor. Bunların nasıl kullanıldığını anlamaya çalışırken anatomi görgünüzü artıracağınızı garanti ederim (Fotoğraftaki çizime bir bakın).

 

Adı: Museum of Medieval Torture Instruments

Yeri: Prag, Çekya

Giriş: 160 CZK (7,4 USD)

https://www.museumtorture.com

 

6. Eskimo Müzesi

anchorage museum

Bizim Türkçe’de topluca Eskimo dediğimiz insanların aslında dilleri, yaşam tarzları, isimleri birbirinden farklı, 11 ayrı halk olduğunu öğreneceğiniz yer.

Alaska’nın en büyük şehri Anchorage’ın kent müzesi Sibirya, Alaska ve Kanada’ya yayılmış yaklaşık 150.000 kişilik yerli nüfusun kültürlerini harika bir sergilemeyle anlatıyor.

Sergilenen 600’den fazla obje benim aklımı başımdan aldı açıkçası. Fok derisinden ceketler, deniz aygırı bağırsaklarından içlikler, kuş kürkünden mantolar, rengarenk işlemeli botlar, sallar, kayıklar, alet edevat, süs aksesuarları, maskeler, evlerde kullanılan gereçler, balıkçılık ve avlanma aletleri, silahlar, kızaklar, kar ayakkabıları, ahşap güneş gözlükleri… (Koleksiyonu şurada görebilirsiniz: https://alaska.si.edu/index.asp)

Yupik’ten Athabascan’a, Eyak’tan Tlingit’e, bu 11 halkın her birinin kültürünü anlatan videoları izlemek de ufkumu genişletti. İnsan bu soğukta neden yaşar sorusunun cevabını bulur gibi oldum!

Yolunuz bu soğuk topraklara düşerse şunu da unutmayın: Kendilerine Eskimo denmesini hoş karşılamıyor, bunu beyazların kendileri için kullandığı bir aşağılama kelimesi kabul ediyorlar. Hangi kökenden iseler o ismi kullanın.

 

Adı: Anchorage Museum

Yeri: Anchorage, Alaska, ABD

Giriş: 20 USD

https://www.anchoragemuseum.org

 

7. Çikolata Müzesi

müze

Tatlı kokusuyla bir yandan, bilgi bombardımanıyla diğer yandan baş döndüren dünyanın en küçük elçilik merkezi.

Guatemala’nın Antigua şehrinde ziyaret ettiğim bu müze/dükkan, çikolatanın tarihçesini en başından, kakao ağacından başlayıp bugünkü endüstriye kadar anlatıyor. Anlatmakla kalmayıp elini hamura (ya da toza?) bulamak isteyenlere önce Mayalar, sonra Aztekler’in bu işi geleneksel yöntemlerle nasıl yaptığını bilfiil öğretiyor.

Çikolata müzesi ve çikolatanın tarihçesi hakkında daha önce gayet kapsamlı bir yazı yazdığım için lafı burada kısa kesiyorum. Tatlıseverler kaçırmasın.

 

Adı: Choco Museo

Yeri: Antigua, Guatemala

Giriş: Ücretsiz (Çikolata atölyesi: 25 USD)

https://www.chocomuseo.com/guatemala/antigua/

 

8. Abba Müzesi

Genç ve aşık iki çiftin müzikleriyle dünyayı sallamalarının hikayesini anlatan yer. Abba dinleyicisi olmamama rağmen gezdiğim küçük müzeler arasında favorilerimden biri.

Müzenin en önemli özelliği grup üyelerinin ellerindeki tüm kostüm, plak, dekor, eşya, döküman ve fotoğrafı müzeye bağışlamış olması. Hemen her şey orijinal. Üstüne üstlük, müzenin sesli turunu bizzat grup üyeleri seslendirmiş, hikayeyi kendi ağızlarından dinliyorsunuz.

Abba Müzesi hakkında detaylı bir yazı yazmıştım daha önce, Stockholm’e yolu düşeceklerin göz atmasını tavsiye ederim.

 

Adı: Abba The Museum

Yeri: Stockholm, İsveç

Giriş: 250 SEK (30 USD)

https://abbathemuseum.com/en/

 

9. ‘Lucy’ Müzesi

etiyopya

The Beatles’ın şarkısı Lucy in the Sky with Diamonds’daki Lucy. Aynı zamanda, şimdiye kadar keşfedilmiş en eski insansı (hominin) fosil. Tam 3,2 milyon yıl önce yaşamış ve iki ayağı üzerinde yürümüş en büyük ninemiz.

Kendisini Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da bulunan Milli Müze’de ziyaret edebilirsiniz. Müze şehrin ortasında üç katlı, mütevazı bir binada. İçeri girer girmez biraz köhne bir atmosferle karşılacaksınız.

Ana kapının solundaki merdivenlerden aşağı inerseniz, Lucy’nin kendisi değil ama birebir replikası sizi bir camekan ardında bekliyor. Replikası, evet. İnsanlık tarihi açısından bu kadar önemli bir kanıtı böyle korumasız bir ortamda sergilemiyorlar (neyse ki). Orijinal iskelet müzenin ziyarete açık olmayan bölümlerinde saklanıyor.

 

Bir Etiyopya ritüeli: Belgesel İzler Gibi: Boğadan Atlama Töreni 

 

Lucy 1974’te Etiyopya’nın kuzeyindeki Hadar’da keşfedildi. Keşfedildiği sırada kazı alanında Beatles’ın şarkısı çalındığı için ismi Lucy kondu. Bilimsel adıysa Australopithecus afarensis. Ancak Etiyopyalılar için onun adı Dinkinesh, yani ‘Harika’.

Harika Lucy’miz sadece en eski değil, aynı zamanda %40’ı keşfedilmiş iskeletiyle en ‘tamam’ fosillerden biri. Dünya gözüyle bundan harikasını göremezsiniz.

 

Adı: National Museum of Ethiopia

Yeri: Addis Ababa, Etiyopya

Giriş: 10 Birr (2 TL)

http://www.addisababa.gov.et/de/web/guest/museums#5

 

10. Dalgıç Müzesi

deniz müzesi

Listeye Türkiye’den bir yer koymazsam ayıp olurdu.

Türkiye’de çok ilginç müzeler var, ancak ben tamamen şahsi beğenilerimin bir tezahürü olarak İstanbul Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’ni bu listeye alıyorum. Sebebi, müzenin alt katında sergilenen Jeff Hakko’ya ait Tarihi Dalgıç Koleksiyonu.

Toplanması 30 yıl sürmüş muazzam bir koleksiyondan söz ediyoruz. Pirinç sanayi dalgıç başlıklarından kurşun ayakkabılara, hava tulumbalarından dalgıç telefonlarına, hortumlardan kol ağzı genişleticilerine kadar binlerce parçalık bir koleksiyon! Denizciliğe ve sualtına ilgi duyanların hayran kalmaması mümkün değil.

Şu sayfadan koleksiyona dair fotoğraflara ve Jeff Hakko ile yapılmış bir söyleşiye ulaşabilirsiniz: https://www.tebozelmuze.com/koleksiyoner/jeff-hakko

 

Adı: İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı

Yeri: Beşiktaş, İstanbul

Giriş ücreti: 12 TL

https://denizmuzesi.dzkk.tsk.tr/tr

 

Sizin de gezdiğiniz ve bana tavsiye edeceğiniz ilginç müzeler varsa lütfen yorumlara yazın 🙂

 

 

PAYLAŞ: