Halong Körfezi

Vietnam’daki son birkaç günümü Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Halong Körfezi’ni görmeye ayırdım. Hanoi’deki acentaların birinden 40 dolara aldığım  iki günlük turla gittim körfeze. Sabah 8’de beni alan minibüsle üç saat süren maceralı bir yolculuğum oldu.

Bizim şehirlerarası yolları tehlikeli bulanlar buyursun Vietnam’da yolculuk yapsın. Görüntü şöyle: Anayolda bisikletler, motosikletler… Onları sollayan arabalar… Ve sollayanları sollayan bizim şoför. Pratikte yolculuğu karşı şeritten giderek tamamladık diyebilirim. Burayı ancak karşıdan gelen otobüs, kamyon gibi ağır vasıtalar burnumuzun dibine gelince terkettik.

Halong Körfezi denen doğa harikasını Catherine Deneuve’ün başrolünde oynadığı ve 90’larda en iyi yabancı film Oscar’ına aday olan Indochine’den hatırlayanlar olacaktır. Denizin ortasından fışkırmış gibi duran binlerce irili, ufaklı kayalıktan ibaret koca bir körfezde, ahşaptan yapılma geleneksel Vietnam teknelerine binip yavaş, ama çok yavaş, gidiyor da gidiyorsunuz.

Açık, güneşli ve güzel bir havada tadına doyulmaz bir yolculuk olacağı kesin. Ne yazık ki, benim körfeze gittiğim gün son derece puslu, soğuk ve feci iç karartıcı bir hava vardı. Teknenin bağlandığı iskelenin yakınındaki bir mağarayı gezip biraz kano yaparak geçirdim günümü. Dingin ve puslu Halong Körfezi iki hafta boyunca oradan oraya koşturan vücudumu dinlendirmek için güzel bir fırsat oldu.

Dönüş yolunda uçakta elime aldığım dergide gördüğüm Elbert Hubbard’ın bir cümlesi, ruh halimi şahane açıklıyordu: “No man needs a vacation so much as the man who has just had one.” Yani: Daha yeni tatilden/seyahatten dönen biri kadar tatile/seyahate çıkmaya ihtiyacı olan biri yoktur!

PAYLAŞ: