Garip çizgilerle dolu yamuk yumuk gövdeleri, çıkıntılı yüzgeçleri, taraklı kuyrukları ile tuhaf görünümlü, hadi daha açık söyleyeyim basbayağı çirkin, ama bir o kadar neşeli kambur balinalar Mozambik gezimin assolistleriydi.
Önce Vilankulo’da, sonra da Tofo’da, hoplayıp zıplamalarını izleyebilmek için uçsuz bucaksız okyanusta zodyak botumuzla saatlerce dolaştık durduk.
İlk olarak uzaktan fıskıyelerini gördük, yaklaştıkça suya çarparken çıkardıkları müthiş sesi duyduk. Bazısı bize hiç aldırmadan oyununa baktı, bazısı ince uzun yüzgeçlerini pat pat suya vurup selam çaktı. Kimi zaman botumuzun dibine kadar sokulup bizi kolaçan ettiler, çoğu zaman da yaklaşmaya çalıştığımızı görüp son sürat derin sulara dalarak kayboldular.
Yetişkin bir kambur balina ortalama 15 metre boyunda ve 40 ton (40.000 kg!) ağırlığında oluyor.
Normal bir insanla yanyana gelince şöyle görünüyorlar:
Her yıl yazın soğuk sulara, kışın sıcak sulara göçüyorlar. Mozambik bu göç esnasında geçiş yolları üzerinde bulunuyor. Burada yavruluyor ya da yavrularına dalmayı, zıplamayı, avlanmayı öğretiyorlar.
Küçük balıklarla besleniyorlar. Bugün dünyanın tüm denizlerinde, onbinlerle ifade edilen sayılarda bulunsalar da, bundan 30-40 sene önce yokolmanın sınırına gelip avlanmalarının yasaklanmasıyla direkten dönmüşler. Avlanmaları yasak olsa da yağları için hala öldürülüyorlar.
Hayatlarının büyük bölümü derin sularda geçiyor, nefes almak için suyun yüzeyine çıktıklarında gözlemlenebiliyorlar. Yüzeye çıkınca da, koca gövdelerinden hiç beklenmeyecek bir şekilde, suyun 10-15 metre üzerine doğru zıplıyor ve sarmal bir dönüş yaparak beyaz göbeklerini gösterip çok uzaklardan bile duyulabilen bir gürültüyle sırtüstü suya düşüyorlar. İşte bunu görmek kilometrelerce yol tepmeye de, saatlerce denizin ortasında dolaşmaya da değiyor.
Kapak fotoğrafı: Mustafa Akdoğan